(Hayatım Futbol'dan alınmıştır - Yazar: Uğur Karakulukçu)
Platini’nin UEFA’sı belki de 8 yıla yaklaşan macerasının en radikal hamlesini Uluslar Ligi projesiyle yapıyor…
Michel Platini Ocak 2007’de UEFA Başkanlığı görevini devraldığından beri hiçbir zaman muhafazakar bir çizgi izlemedi. Belki herkes fikirlerine katılmıyordu ama o hep kendi fikrince doğruyu aramayı sürdürdü. Eleştirilecek çok yönü var ancak Şampiyonlar Ligi’nde eleme sisteminde radikal değişikliklere gitti, UEFA Kupası’nın Avrupa Ligi’ne dönüşmesini sağladı. Platini kulüp futbolunda attığı bu adımların çok daha ötesinde, bugüne kadarki en radikal kararını ise milli takım düzeyinde almak üzere… Bu değişikliğin adı UEFA Uluslar Ligi.
Kabaca özetlersek UEFA, Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası fikstürüne paralel olarak 4 ayrı lig formatıyla oynanacak olan Uluslar Ligi formatıyla yeni bir turnuva yaratmak peşinde. 4’e ayrılan liglerden ilkinde Uluslar Ligi şampiyonluğu mücadelesi verilirken, diğer liglerde ise amaç bir üst lige terfi etmek veya ligde tutunmak olacak. Kulağa hoş gelen bu format elbette sadece eğlence ve renk olsun diye düşünülmedi. Platini’nin aklında yine bazı fikirler, cinlikler ve arka planda iki cephede mücadele var.
Hedef Dünya Kupası pastası
1970’lerden itibaren Dünya Kupası çok daha geniş kitlelere ulaşan, daha yüksek değerlere pazarlanabilir bir marka haline geldi ve günümüze kadar pasta büyüdükçe büyüdü. FIFA da bu besili ineği sağmak için de her yolu deniyor ve futbolun en kıymetli markasının mali değerini korumak adına her şeyi yapıyor. Bu pastanın farkında olan tek kurum ise elbette FIFA değil… Avrupa Şampiyonası gibi kıymetli bir markaya sahip olan UEFA ve onun 1 numaralı yöneticisi Platini, bu pastadan daha büyük pay alabilmek adına iki hamel yaptı. İlki hepimizin malumu, Euro 2016’dan itibaren takım sayısını 24’e çıkıyor ve böylece Avrupa Şampiyonası biraz daha Dünya Kupası havasına bürünüyor. İkinci hamle ise bu yazımızın konusunu Uluslar Ligi
Platini’nin UEFA’sı, Uluslar Ligi’nı satranç tahtasına sürerek sadece Avrupalı milli takımların pazarlanabilir maç sayısını artırmakla kalmadı, aynı zamanda odak noktasını Dünya Kupası’ndan biraz daha Avrupa’ya kaydırma yönünde bir atılım yaptı. Eğer Uluslar Ligi projesi 2018 itibariyle beklenen başarıyı elde ederse FIFA karşısında büyük bir zafer elde edilmiş olacak. Fakat Platini bu satrancı sadece FIFA ile oynamıyor, yan masada onu bekleyen başka bir oyuncu var, daha doğrusu oyuncular… Daha derli toplu ifade edecek olursak Avrupa Kulüpler Birliği.
Avrupa Süper Ligi’ne taş
Milli takımlar fikstürü sadece FIFA ve UEFA’yı ilgilendiren bir konu değil. Bu maçların bir numaralı unsuru olan oyuncuları sağlayanlar kulüpler de bu masada oturuyor. Özellikle son yıllarda Arsene Wenger, görevi bırakmadan önce Sir Alex Ferguson gibi son derece saygın ağızlardan milli takım fikstürü defalarca farklı yönleriyle eleştirildi. Bu yoğun eleştirilerin neticesinde bazı alanlarda kulüpler yol almayı başardı. Artık turnuva süresince bulunan süreyle paralel olarak UEFA ve FIFA kulüplere belli tazminatlar ödüyorlar ve sakatlık durumunda bu ödenen bu bedeller daha da artabiliyor. Turnuvalara oyuncuları sağlayan müesseseler olan kulüplerin istediği aslında daha da fazlası ve bir yandan da diğer oyuncularla aynı: Pastadan daha büyük bir pay.
UEFA’yı sıkıştırmak ve başta Şampiyonlar Ligi’nden olmak üzere elde edilen gelirden daha büyük bir payı kasalarına koymak adına ortaya konan en büyük koz ileride kurulma ihtimali bulunan Avrupa Süper Ligi… Avrupa’nın önde gelen kulüpleri bu fikri hem kendilerine çok daha büyük bir gelir pastası sağlayacak bir ütopya, hem de yeri geldiğinde Şampiyonlar Ligi playlarını artırabilmek için UEFA’ya karşı aba altından gösterilebilecek bir sopa olarak kullanıyor. Fakat bu rüyanın daha realist ve gerçekçi bir çizgiye oturabilmesi için çok temel bir ihtiyaç var: Bu ligin oynanabileceği bir fikstür. Bu fikstürün oluşturulabilmesi için ihtiyaç duyulan maç haftalarının tabiri caizse çalınabileceği mecra milli takım fikstürü ve Wenger, Ferguson gibi ağır topların ağzından getirilen eleştirilerin bu ihtiyaç dahilinde de bir karşılığı var. Tam da bu noktada tekrar Platini’nin Uluslar Ligi hamlesinin diğer boyutu ortaya çıkıyor. Uluslar Ligi artık manası sorgulanan ve kamuoyunda ilgi toplamakta zorlanan hazırlık maçı fikstürü yerine gelerek bu alanda da UEFA’nın elini ciddi şekilde kuvvetlendirecek. 2018’den başlayacak olan Uluslar Ligi, en azından orta vadede bu fikstürü cebe koyuyor.
Yepyeni bir deneyim biz futbol taraftarları için kapıda ve belki de gerçekten eğlenceli ve dönemsel turnuvalar kadar ilgimizi çekecek bir proje doğum sürecinde… Yukarıda üzerinden geçtiğimiz üzere başka bir boyutta çok oyunculu bir diğer mücadeleyi de izlediğimizin farkında olarak Uluslar Ligi’nin neler getirip getireceğini hep birlikte sahada göreceğiz.