9 Nisan 2014 Çarşamba

Juventus Müzesi

Laudrup’un Ariston reklamlı forması, Peruzzi’nin eldivenleri, Baggio’nun yıpranmış kramponları, Kaptan Alex’in pazubandı…


İş seyahatim kesinleştiğinde ilk baktığım şey hafta sonu hangi maçın olduğuydu. Juventus, önceki hafta Torino deplasmanındaydı, ben de çok şanssız değilsem içeride oynayacaktı. O kadar şanssız olmadığım gibi, bir o kadar şanslıydım. İçerideki Palermo maçı şampiyonluk maçıydı.
 
Dönüş biletimi pazartesiye aldım. Böylece şampiyonluğu doyasıya kutlayacaktım. Bilet için biraz uğraştım ama almayı hak edecek kadar peşinden koşamadım. Maç dışında kalan günleri değerlendirmek için opera, tiyatro, müze baktım. Onları da bir şekilde yoluna koydum. Royal Theatre’da bir oyun denk getirebilir miyim diye baktım ama program mayıs ayının ikinci yarısındaydı. Çok şükür müzeler benimdi ama. Antik Mısır’a ilgi duyan biri olarak, Kahire’den sonra en büyük Antik Mısır müzesini ziyaret edecek olmak heyecanlandırıyordu. Arabalara çok ilgi duymasam da FIAT müzesi cazip geliyordu. Bunlar benim için daha özel olanlardı. Bunların dışında heykele, tabloya, resme doyacağıma emindim. Bir de pizza, spagetti, espresso ve capuccino tabi…
 
Giderken maça odaklanmıştım ama kaçırdığım bir şeyi otelin duyuru panosunda yakaladım:Juventus MüzesiRoberto Baggio, Del Piero, Ravanelli ile büyümüş biri için muazzam bir gün olabilirdi. İkinci gün uyanır uyanmaz Della Alpi’nin yolunu tuttum. Kimileri Olimpiyat Stadyumu dese de, hala otobüs duraklarında Della Alpi diye geçiyor… Benim için de özel adı oydu… Sisler altındaki Della Alpi
 
Müze girişinde sıra vardı. Yaklaşık 1 saat sırada bekledim. İçeride Del Piero, Tacchinardi, Vialli ile ilgili anılar görecek olmanın heyecanı vardı üzerimde. Çevremde Juve şapkalı, çantalı, tişörtlü insanlar… Çoğunun elinden tuttuğu çocuğu ve onlar da annelerinden, babalarından farklı değil…
 
Henüz içeriyi göremiyordum. Görebildiğim tek şey Agnelli’nin sözünün olduğu duvardı. İtalyancası ve altında İngilizcesi. Sıra yavaş ilerlese de en sonunda içeriyi görebiliyordum. Kavisli bir duvar ve siyah beyaz Juventus yazısı. Juventus ismi bana o kadar çok şey çağrıştırıyor ki. Bir anda beni çocukluğuma götürüyordu. Juve’nin güzel yılları… Güzel kadrosu… Bir çırpıda söylediğim onbiri: Peruzzi, Birindelli, Ferrara, Montero, Iuliano, Deschamps, Conte, Zidane, Di Livio, Del Piero, Inzaghi…
 
En sonunda içerideydim. Girişteki simsiyah odanın ortasında şampiyonluk kupası ve duvarlarda diğer Juve kupaları. Şampiyonlar Ligi, Kupa Galipleri, UEFA, Serie A ve diğerleri… Yanıp sönüyordu hepsi… Muhteşem bir ambiyans… Şampiyonlar Ligi’nin ihtişamı bir başkaydı tabi… Tavanda eski maçlardan görüntüler…

Müzenin asıl kısmında Juve tarihini anlatan kısa yazılar. Eski günlerden küçük hatıralar. Camekânlarda eski kramponlar, dergiler, pazubandlar, formalar ve daha nice küçük detaylar.Boniperti, Parola, Sivori’den, Laudrup, Baggio ve Del Piero’ya uzanan hatıralar. Laudrup’un Ariston reklamlı forması, Peruzzi’nin eldivenleri, Baggio’nun yıpranmış kramponları, Kaptan Alex’in pazubandı… Çocukluğumun ve yıllarımın gerçek olduğunu anladığım anın birer simgesiydi hepsi. Roberto Baggio’nun kramponları, o kramponla attığı gol, o kramponla ezdiği çim… Hepsi gerçekmiş aslında…
 
Nedved, Vialli ve Del Piero’nun dev posterleri, Cantona ile Montero’nun top kapma savaşı,Buffon’un kartondan da olsa köşeye giden topa uzanışı… Hepsi gerçekti… Karton Buffon da o topu çıkarıyordu köşeden …Davids, Montero, Lippi, Thuram, Inzaghi, Zidane… Hepsi oradaydı…

Lippi’nin yedek kulübesi arkasına saklanmış fotoğrafı ve fotoğrafta Marcelo’nun elindeki purosu.Buffon ve Del Piero’nun 2006’da Dünya Şampiyonu olan formaları. İki dev ekran ve birindeLippi, diğerinde Trapattoni… Juventus’u anlatıyorlardı bilmeyenlere…
 
Ve formayı terletenler… İlk sırada elbette Capitano Alex var. 705 kez giydiği forma, Boniperti’nin 9 numarasının yanında 459, Zoff’un 1 numarasının yanında 476 yazıyordu. Gentile’nin 2 numarası 414, Tacchinardi’nin sarı lacivert 20 numarası 404. Üstünde Buffon 396. Tardelli375 diye uzayıp gidiyor…
 
Son bölümde ise dairesel bir salon ve Juventus anlatılıyor filmde. Stadın ışıkları bir bir yanıyor. Salonun ortasında bir oraya bir buraya bakıyorsunuz. Salonun ortasında koşan küçük Juve taraftarı Trezeguet’in silüetini kapatsa da 17 numara forma, adını belli ediyordu. Işıklar yandıktan sonra Juve anlatılıyor. Cesareti Davids simgeliyor, tutkuyu Del Piero, bir başkasınıZidane, diğerini BuffonNedved, Ravanelli, Chiellini ve diğerleri…

Tribün Dergi

8 Nisan 2014 Salı

Genoa - Milan maçı öncesi havai fişekler



Genoa - Milan maçı öncesi havai fişekler

Milan maçında Genoa tribünü



Milan maçında Genoa tribünü

Mourinho’nun “karanlık yüzü”


Mourinho’nun Real Madrid kadrosuna ağır hakaretler savurduğu iddia edilidi!


İspanya’da Diego Torres tarafından yazılan bir kitap, ülke gündemini değiştirdi. “Özel Biri: Jose Mourinho’nun karanlık yüzü” adı verilen kitapta, Mourinho’nun Real Madrid dönemine ilişkin ağır ithamlar içeriyor.
İddiaya göre, El Clasico’ya saatler kala Marca gazetesinde ilk 11′in yayınlanması üzerine bu duruma Portekizli teknik adam çok sinirlendi. Futbolculara “Hainler” diye bağırdı.

Size kadroyla ilgili konuşmayın demiştim. Bana ihanet ettiniz. Demek ki benim tarafımda değilsiniz. Hepiniz o… çocuğusunuz!
Buradaki tek arkadaşım Granero, ona da güvenebilir miyim bilmiyorum. Hayatımda çalıştırdığım en hain kadro sizsiniz!
16 Nisan 2011′de oynanan El Clasico 1-1 tamamlanmış ve gülen taraf olmamıştı.

Hakemlerin Kimi Yok Kimsesi Yok


Hakemlerin Kimi Yok Kimsesi Yok

7 Nisan 2014 Pazartesi

Pirus Zaferi

Galatasaray’ın derbi galibiyeti “Kazanan tarafın başka bir zafer kazanamayacak kadar yıprandığı” Pirus Zaferiydi.



Öncelikle Pirus Zaferi’nden bahsedelim; bu tanım kazanan tarafın bir daha kazanamayacak kadar tahribata uğradığı zaferler için kullanılır ve arkasında tarihi bir gerçeklik barındırır. Epirus kralı Pyrrhus Roma İmparatorluğu’nun en büyük düşmanıdır. Romalıları yenmeyi her şeyden çok isteyen Pyrrhus bu uğurda tüm askerlerini, stratejik planlarını ve enerjisini savaş meydanına sürer. Kazanır da, ancak zaferini ilan edişinin ardından savaş meydanına baktığında ordusunun neredeyse yok edildiğini, sevdiği ve güvendiği arkadaşlarının, yardımcılarının, komutanlarının öldüğünü görür ve içi karararak şu cümleyi kurar; “Bir zafer daha kazanırsam yok olacağım.”



Öyle de olur. Pyrrhus bu zafer sonrası kendini toparlayamazken Romalılar ölen askerlerin yerini yenileriyle doldurur, hiçbir şey olmamış gibi savaşmaya devam eder. Pyrrhus ise ordusunun aşırı derecede zayıflaması sebebiyle fethettiği Sicilya’yı elinde tutamaz; bir savaş esnasında tuzağa düşürülür, önce yaşlı bir kadın tarafından taşlanır, sonra da bir düşman askeri tarafından başı kesilir. Pirus Zaferi ise binlerce yıl sonra dahi siyaset, spor, sosyoloji gibi değişik alanlarda kullanılır bir kavrama dönüşür.
Evet, giriş kısmındaki tarihsel referans biraz uzun sürdü ancak Galatasaray’ın Fenerbahçe karşısında kazandığı zafer kıyısından köşesinden Pirusluk barındırıyor. Maç öncesi kaosun eşiğindeki sarı kırmızılılar sahaya her şeylerini koyarak sezonun son anlamlı zaferini kazandılar. Ancak kumandan Sneijder’i, gladyatör Melo’yu, yüzbaşı Hakan Balta’yı kaybederlerken kaptan Selçuk gemisinden atlamaya kalkıp Roberto “Pirus” Mancini tarafından savaş alanına yollandı. Ayrıca tribünlerde edilen küfürler en kritik dönemeçte sahanın kapanma kararına neden olacak.



Fenerbahçe puan tablosuna bakmaksızın önemli bir mağlubiyet aldı, 5 oyuncusu cezalı duruma düştü ve psikolojik bir savaşı henüz ilk çeyreğinde kaybederek gelecek adına soru işareti uyandırdı ancak nihai zafere tüm rakiplerinden daha yakınlar. Galatasaray ise içinde bulunduğu Lale Devri’ni devam ettirmek için mecbur olduğu Şampiyonlar Ligi’ne direkt giriş biletini unuturcasına, yarın yokmuşçasına tüm silahlarını kullandı.
Pirus Zaferi denilince geçen sezondan akla gelen örnek Galatasaray’ın şu sıralar Şampiyonlar Ligi bileti için mücadele ettiği Beşiktaş’a ait. İnönü’deki son derbide Fenerbahçe’yi mucizevi bir son saniye golüyle deviren Beşiktaş kendini bir anda şampiyonluk yarışının ortasında bulmuş, ancak ertesi hafta Trabzonspor maçında tüm takım sinirleri alınmışçasına sahada dolanırken sonraki haftalardaki istikrarsızlık 3.lükle yetinmelerine neden olmuştu. Evet, İnönü’deki son derbi çok önemliydi ve FEDA sezonunda onca cefa çekmiş taraftara böylesine devasa bir zafer armağan etmiş olmak takım için gurur vericiydi, ancak duygusallıktan sıyrılarak bakıldığında Avni Aker’deki maç çok daha önemliydi. Çünkü bir hedefe odaklanmışsanız en önemli maç önünüzde olandır.



Galatasaray haftaya Sivasspor deplasmanında derbi galibiyetinin Pirus Zaferi olmadığını ispatlamak için sahada olmalı. Eğer derbiye kadarki son 3 haftada gol bulamayan takım geri dönerse Arena’daki galibiyet malum sonu ertelemiş olmaktan öteye gitmeyecek, ancak takım bu galibiyetten güç alarak eksiklerine rağmen ortaya karakter koyabilirse Epiruslu Pirus’un ruhu şad olacak.

Can Çalışkan - Four Four Two

Sneider'in Fenerbahçeye attığı gol (Tribünden)



Sneider'in Fenerbahçeye attığı gol (Tribünden)

FC Nürnberg - VfB Stuttgart 2:0 - Nürnberg Taraftar Şov - 26.03.14


 FC Nürnberg - VfB Stuttgart 2:0 - Nürnberg Taraftar Şov - 26.03.14

Ankaragücü-Ofspor Gecekondu Konfeti Şov

Ankaragücü-Ofspor Gecekondu Konfeti Şov

5 Nisan 2014 Cumartesi

Derbi öncesi: Fenerbahçe


Güçlü ve zayıf noktaları, maçtaki olası kahramanları… Derbi öncesinde Fenerbahçe tarafındaki tüm soruları Kaan Kavuşan cevaplıyor!


Fenerbahçe için bu derbinin, önceki Galatasaray derbilerinden belirgin farkı nedir?
Şu an 13 puan fark olduğuna göre, bu derbinin en belirgin farkı, Fenerbahçe’nin kazanması halinde en yakın rakibini kaosun daha da göbeğine atacak hale gelmesi. Oyuncular bunu düşünmüyordur elbette ama dışarıdan bakan bir göz için fark bu bence. Fenerbahçe’nin kazanması önümüzdeki sezonlara büyük etki edecektir. Muhtemelen Galatasaray’ın kadro sirkülasyonu sürecek; takım oturmayacak, Fenerbahçe’yse oturmuş kadrosuna bir-iki takviyeyle seneye daha güvenle bakacak.
Fenerbahçe, Galatasaray karşısında nasıl oynamalı?
Sezon başından beri oynadığı şekilde oynamalı. Üç satraforlu 4-3-3′e sadık, temposu yüksek, takım içindeki geçişleri iyi yapan takım Fenerbahçe. Ersun Yanal’la birlikte Fenerbahçe artık bir sistem takımı olarak görebilir. Aykut Kocaman’la başlayan sistem, Ersun Yanal’ın ego yapmaması üzerine sağlamlaştı, ‘geliştirmeler’ ve ufak bir iki rötuşla devam etti. Fenerbahçe kendine güveniyor bu güveni kaybettirecek geri adımlar, tempoyu ayarlama çabaları takımı bozabilir. Her zamanki tempoda devam etmeli Fenerbahçe.
Fenerbahçe bu derbide en çok hangi özellikleriyle fark yaratır?
Fenerbahçe girişken bir takım. Reaktif bir taktiğe sahip değil. “Bana rakipten hayır yok” diyor, “onun hatalarını bekleyeyim” demeden işini kendi çözmeye çalışıyor. Bunu fiziki direncinin verdiği büyük bir azimle yapıyor. Galatasaraylıların en çok şikayet ettiği şeyin azimsizlik olduğunu düşünürsek, Fenerbahçe’nin bu azmi onu 2 tık yukarıda başlatıyor bu maça. Ayrıca hem golcü hem de yıpratıcı 3 santrafor rakip defansı rahat oyuna katmayacaktır. Bakmaları gereken üç tane silah var sonuçta…


Fenerbahçe’yi maçta en çok zorlayacak etken, eksik yönleri?
Fener’in bu maçta çok zorlanacağını düşünmüyorum. En kötü ihtimalle başa-baş kıran kırana bir maç olur. Eksi hanesini görmez yani Fenerbahçe. Kuyt, Emenike ve Sow (yani ön üçlü) şu an çok formdalar ama kötü günlerinin denk geldiğini varsayalım. O zaman Fenerbahçe’yi orta sahada göreceği kartlar zorlayabilir.
Takım büyük ihtimalle Emre-Topal-Meireles üçlüsüyle çıkacak. Hem Emre, hem Meireles kart yemeye (hem sarısını hem kırmızısını) müsait adamlar. Kartlar çekingenlik ve edilgenlik getirebilir. Ayrıca Emre ilk ve ikinci devrelerin son 15 dakikalarında güçten düşüyor. Zaten bu yüzden de kart yeme ihtimali artıyor. Meireles ise fazla motivasyondan kantarın topuzunu kaçırabiliyor. Olası bir kırmızı kart tabii ki oyuna etki eder. Bu üçlü dışında Alper’in sakatlğı, Baroni’nin düşük pres gücü, Salih ve Holmen’in maç eksiği sıkıntı yaratabilir. Ama herşeyin kötü gitmesi gerekiyor bunun için. Tek bir sorun olursa takım arasındaki görev dağılımıyla hallediyor çünkü Fenerbahçe’de işler.
Olağan şartlarda, Galatasaray’a karşı pek bir eksiği yok Fenerbahçe’nin şu görüntüde. Belki maçın 50 dakikasında değil de, 90 dakikasında da içerisinde kalabilen, anahtar pas atacak bir orta saha oyuncusu.


Fenerbahçe’nin iyi veya kötü, olası derbi kahramanları, kilit oyuncuları kimler olur? 
İyi: Emenike. Son dönemlerde dozer gibi. Gol attığı yetmiyor, bir de rakip defansı eziyor, onların daha üstüne koşarken güvensizlik kapmasını sağlıyor.
Kötü: Volkan ve Bekir’in ekstra dikkati gerekiyor. Volkan bu sezon Fenerbahçe ilk 11′inin en kötü adamı diyebilirim. Müdahale eksikliği var. Kurtarabileceği toplara uçmuyor; bu da galiba algıdaki ‘zaten kurtaramazdı’ argümanını sağlamlaştırmak için. Son haftalarda toparladıysa da dikkatli olmalı.
Bekir de iyi oynuyor son maçlarda. Gayet olumlu durumda ama hata yaptığı maçları da çok hatırlarız. Henüz artık hata yapmıyor diyebileceğimiz kadar fazla maç oynamadı ve taraftarın bir kısmı da ona güvenmiyor ve hatasını bekliyor… Dikkatli olmalı.
İyi ve kötü senaryoda, maçtan sonra Fenerbahçe nasıl etkilenir?
İyi senaryoda fark 16′ya çıkıyor zaten Fener kendini iyice rahatlatır ve Galatasaray’ı depresyona iter. Kötü senaryodaysa takım hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder. Ancak en kötü senaryoda moraller bozulabilir o da takımın 5 farkla yenilmesi olabilir. 3 fark bile bozmaz Fener’i bence.
Yazı - Kaan Kavuşan

Derbi öncesi: Galatasaray


Güçlü ve zayıf noktaları, maçtaki olası kahramanları… Derbi öncesinde ev sahibi tarafındaki tüm sorular, Uğur Karakullukçu tarafından cevap buluyor!


Galatasaray için bu derbinin, önceki Fenerbahçe derbilerinden belirgin farkı nedir?
Yakın dönemde Galatasaray, bu kadar zayıf bir iddiayla ve rakibinden daha kötü durumda bir Fenerbahçe derbisine çıkmamıştı. Derbide son yılların vazgeçilmez sözü ‘psikolojik üstünlük’ ilk kez kayıp Arena’da. Yenilmek işleri iyiden iyiye karıştırabilir, o yüzden bu kez oyuncular başka bir sebeple kazanmak zorundalar. Üstelik Beşiktaş’la bir ‘gizli şampiyonluk’ yani Şampiyonlar Ligi gruplarına doğrudan katılım bileti için ikincilik yarışı var. Fenerbahçe’yi yenmek bu yarış için de şart.
Galatasaray, Fenerbahçe karşısında nasıl oynamalı?
Galatasaray’ın şu haliyle çok yüksek tempolara çıkıp Fenerbahçe’yi boğması imkansız. Mücadele gücü aslında var ama rakibe üstünlük kurup oyununu kabul ettirecek fiziksel üstünlüğe takımca sahip değil Galatasaray. Mancini, muhtemelen alan savunmasını da iyi yaparak dişe diş oynamaya çalışacaktır ki şu fizik kapasite ve gücüyle yapılması gereken de bu gibi duruyor. Drogba şu kısırlıkta yüzde 100 hazır olmasa dahi oynayacaktır ama onun ne kadar hazır olacağı önemli, Galatasaray’ın hücum planının verimliliğini o belirleyecek.


Galatasaray bu derbide en çok hangi özellikleriyle fark yaratır?
Türk Telekom Arena ile deplasmanlar arasındaki en büyük fark Galatasaray’ın burada daha az pres yemesi ve rakip yarı sahaya daha kolay yerleşebilmesi. Derbi iştahını gerçekten sahaya yansıtabildiği takdirde ilk Chelsea maçının 30.dakikasından sonra kurulan baskıyı izleme ihtimalimiz de var. Elbette bu söylediğimin edilgen, Fenerbahçe’ye bağımlı bir tarafı mevcut ama Arena Galatasaray’ın bu zaafını törpülemeye yardımcı oluyor ve o yüzden daha somut bir 12.adam bu stadyum.
Galatasaray’ı maçta en çok zorlayacak etken, eksik yönleri?
Öncelikle savunma tandeminin bu kadar arızalı ve birbiriyle uyumdan uzak olması önde üç forvet kimlikli oyuncu kullanan Fenerbahçe’ye karşı daha da ciddi bir problem olarak karşımıza çıkacaktır. Alex Telles de çift taraflı bir kılıç… Sağ tarafta özellikle Kuyt onu hırpalarsa hücum etkinliği azalabilir. Bence ikinci devrede Galatasaray adına daha iyiye giden en önemli şey Telles’in bindirmeleri. Fenerbahçe’ye karşı vereceği sınav Chelsea maçıyla birlikte gireceği ikinci büyük sınav. İlk derbi deneyimi ters teperse Galatasaray savunmada sıkıntı yaşayabilir.


Galatasaray’ın iyi veya kötü, olası derbi kahramanları, kilit oyuncuları kimler olur?
İyi veya kötü sorusuna Didier Drogba yanıtını vermek şaşırtmaz sanırım. Maçı alırsa tekrar vezir olacak, kötü oynarsa son dönem performansıyla birlikte değerlendirip ‘rezil’ olarak da etiketlenebilir. Sneijder, Burak ve Selçuk için de önemli bir sınav bu. Kilit oyuncu olarak az önce de söylediğim gibi Alex Telles olacak. Diğer bekte Veysel Sarı’yı göreceğimizi sanıyorum, orada oynayacak ismin Caner Erkin’i ne kadar durduracağı da maçın kaderini çizer.
İyi ve kötü senaryoda, maçtan sonra Galatasaray nasıl etkilenir?
İyi senaryo sezonun tesellilerinden birisi olacak, ayrıca manevi değeri kadar maddi puan değeri açısından da lig ikinciliği için büyük önemi var. Kötü senaryo ise Galatasaray’da tufan demek… Sadece teknik direktör Mancini’yi değil, yönetimi tek elde toparlamış görünen başkan Ünal Aysal’ı da çok ciddi şekilde etkileyecek sonuçları olacaktır yenilginin.

Yazı - Uğur Karakulukçu

3 Nisan 2014 Perşembe

Taraftar Kart Dönemi Başlıyor: PassoLig

Türkiye de Avrupa'da benzerleri olan şekilde taraftar kart uygulaması dönemine giriyor. 14 Nisan'dan itibaren futbol maçlarında PassoLig kartı olmayanlar giremeyecek.



Nisan ayıyla birlikte Türk Futbolunda elektronik bilet uygulamasına geçiliyor. Stadyum girişleri artık sadece Passolig Kartlar ile gerçekleşecek. Passolig'le birlikte kağıt bilet devri kapanıyor.
 
Tff.org'dan projeye ilişkin yapılan açıklama şu şekilde:

6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Kanunu'nun getirdiği E-Bilet projesi kapsamında bir yenilik olan Passolig kart; stadyumlara girişi sağlayan ve kişiye özel bir sportif kimlik kartı olmanın yanı sıra, alışveriş ve ulaşım başta olmak üzere günlük hayatın birçok alanında kullanılabilecek.
HAYATIMIZA YENİ BİR RENK: PASSOLİG7'den 77'ye, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden toplumun her kesiminden insanların aileleriyle birlikte, güvenli bir şekilde futbol müsabakalarını izleyebilmesinin önü Passolig Kart'la açılıyor.
Kartlandırmanın başlamasıyla basılı bilet derdi sona erecek, biletler yırtılmayacak, kaybolmayacak.
Elektronik biletler Passolig Kartlara yüklenecek ve maçlara çok daha hızlı bir şekilde, uzun kuyruklarda beklemeden girmek mümkün hale gelecek. Passolig Kart, futbol tutkunlarına tek bir kartta pekçok kartın sağladığı faydayı sunacak.
Maç bileti… Banka kartı... Kredi Kartı… Kulüp taraftar kartı… Anlaşmalı şehirlerde Ulaşım kartı... Ve Mağaza indirim kartı... Artık hepsi tek bir kartta bir araya geliyor.
Taraftar harcamalarını bu kartla yapıyor, puanları bu kartla topluyor, Türkiye'nin en büyük markalarından akıllara durgunluk veren indirimleri bu kartla kazanıyor. Bu kartla hem Türk futbolu, hem kulüpler ve hem de taraftarın kendisi kazanıyor.
SİSTEM NASIL ÇALIŞACAK?Artık maçlara girmek isteyen taraftarlar www.passolig.com.tr internet sitesi veya özel satış noktalarından PASSOLİG kartlarını alacak. PASSOLİG kartları kişiye özel olacak ve satın alınan elektronik maç biletleri bu kartlara yüklenecek. Taraftarlar kartlarını stadyum kapılarında bulunan elektronik okuyuculara okutarak içeri daha hızlı girebilecekler ve kendi koltuklarında oturabilecekler.
KARTIMIZI NASIL ALACAĞIZ?Passolig kartlar ister internetten, ister cep telefonundan www.passolig.com.tr'ye girip kolayca alınabilecek. Sporseverlerin kartlarını alabilmeleri için, başvuru formunu doldurup, fotoğraflarını yükleyip, ödemeyi gerçekleştirmeleri yeterli. Sonrasında  Passolig kartlar isteyene kurye ile adresine gönderildiği gibi, isteyene de stadyum gişeleri ya da belirli PTT şubelerinden teslim edilebilecek.
Bu sezon alınacak olan Passolig elektronik kartlar 2014-2015 sezonu sonuna kadar geçerli olacaktır.
MAÇ BİLETİMİZİ NASIL ALACAĞIZ?14 Nisan 2014 tarihinden itibaren Elektronik  Kart sahibi olmayanlara maç bileti satışı yapılmayacaktır. Bu tarihten itibaren bilet satın almak isteyen taraftarların öncelikle Passolig kart almaları gerekmektedir.
Passolig Kart sahibi olan taraftarlar ister passo.com.tr bilet sitesi üzerinden, ister gişeden isterlerse de Türkiye genelindeki binlerce noktadan kartlarına maç bileti yükleyebilecek. Kombine bilet sahipleri de Passolig kart sahibi olmalarıyla birlikte, maçları kartlarına tanımlayacak. Satın alınan maçın bilgisi, tüm detaylarıyla kart sahibinin e-posta adresi ile paylaşılacak, cep telefonuna mesaj olarak iletilecek. Ayrıca kart sahipleri stadyumlarda, maç günleri konumlandırılacak el terminalleri aracılığıyla bilet bilgilerinin yazılı çıktısını alabilecek. Kısacası, Passolig kart sahipleri yükledikleri maça ilişkin her türlü detaylı bilgiye (koltuk no, maç saati, maçın oynanacağı tarih, maçın oynanacağı stadyum vs....) rahatlıkla ulaşabilecek.
KOMBİNE KART SAHİPLERİ NE YAPACAK?Kombine kart sahipleri 2013-2014 sezon sonuna kadar mevcut kombine kartlarıyla statlara giriş yapabileceklerdir. 2014-2015 sezonu için kombine kart almak isteyen taraftarların Passolig Elektronik Kart sahibi olmaları gerekmektedir.  

Sisteme Tepkiler Büyüyor
Taraftar kart ve e-bilet sistemine taraftarlardan yoğun tepki var. Birçok taraftar bu sistemin bir tür fişleme ve gözetim altında tutma için yapıldığını, kişisel özgürlükleri kısıtlayacağı ve tribünlerin sindirilmeye çalışıldığı yönünde yorum yaparken; PassoLig sistemi ile taraftara getirilen ek yüke de karşı çıkılıyor.
 
 
Avrupa'da Benzer Örnekler Ne Oldu?
Avrupa'nın en ateşli tribünlerinin yer aldığı ve Ultras kültürünün filizlendiği yer olan İtalya'da 2009 yılında Tessera del Tifoso adında bir taraftar kart projesi uygulanmak istenmiş. Ancak tüm İtalya çevresindeki Ultras gruplarının ve buna destek veren tüketici haklarına dair sivil toplum kuruluşlarının günlerce süren sokak eylemleri ve yürüyüşleri sonrasında futbol otoritesi kararı 2012 yılında geri almak zorunda kalmış ve Tessera kart uygulaması sona ermişti. Daha çok holigan şiddetini önlemek için bu kart uygulamasının getirildiği söylense de bu şiddeti de önlemediği sonraki zamanda görülmüştü.
Uygulamanın geri alınmasında azalan bilet satışlarının da etkiliği olduğu söylenmişti. 


2 Nisan 2014 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi’nin jeneriklerini süsleyecek gol


Dün akşam oynanan maçlarda Camp Nou birkaç saniye sessizliğe büründü çünkü…



Dün akşam Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk maçında Barcelona, evinde Atletico Madrid’i ağırladı… Favori olarak çıktığı maçta Katalan ekibi istediği skoru elde edemedi. Atletico Madrid, Simeone yönetimindeki müthiş başarısını sürdürdü ve bu sezon Barcelona ile oynadığı 4 maçta da yenilgi yüzü görmedi.
Bu yenilgisizlik serisinin devam etmesindeki en büyük pay Brezilyalı Diego Ribas‘a aitti… Devre arasında gelen yıldız oyuncu, Pinto’nun koruduğu Barcelona kalesine Şampiyonlar Ligi tarihine geçecek enfeslikte bir gol bıraktı!
İşte o “GOLAZO”

Bursaspor ve Ankaragucu Kardesligi

Bursaspor ile Ankaragücü arasında yıllardır devam eden, maçlardaki yüzlerce kavga haberinin arasında kendine pek yer bulamayan ama puan ...