27 Ocak 2014 Pazartesi

Sergen Mucizesi Mi?


Futbolculuğu unutulmaz anlara sahne olan Sergen Yalçın, bugünlerde teknik direktörlükte de adından söz ettiriyor. Efsane, devre ortasında geldiği ve çok kötü günler geçiren Gaziantepspor’u şaha kaldırdı takımın çehresini 180 derece değiştirdi. Muhteşem solak kırmızı-siyahlılara sanki bir sihirli değnekle dokundu



Sergen Yalçın neyi değiştirdi? Ne değişti de bu sezon lige kötü bir başlangıç yapan, Sergen’den önce son haftalarda maçı daha ilk 30 dakikada yediği gollerle kaybeden, direnci olmayan bir takım bu kadar zor yenilen, mücadele gücü yüksek bir takıma dönüştü. Bu sorunun cevabı için, futbolculara, kadro yapısına veya Sergen’in teknik direktörlük yeterliliğine bakmadan önce Gaziantepspor’un son yıllarda içinde bulunduğu duruma bakmak gerekiyor.


Gaziantepspor 3 Temmuz sürecinden sonra son derece istikrarsız bir kulüp görünümüne büründü. Ne bir kadro istikrarından ne de puan durumunda bir istikrardan bahsedebildik son 2,5 sezonda.

 2010/11 sezonunu Gaziantepspor, Tolunay Kafkas önderliğinde lig 4.’sü tamamlamıştı. Devre arası transfer edilen Cenk’in müthiş formu ve arkasındaki üç yabancı oyuncu Popov, Wagner, Sosa’nın uyumuyla Gaziantepspor çok iyi bir takım olmuştu. Bu hücum hattının arkasında da Olcan Adın, Dany, Emre Güngör, Serdar Kurtuluş, Karcemarskas gibi oyuncular bulunuyordu. 2011/12 sezonu başında ise bu lig ortalamasının üzerindeki kadro korunmasına rağmen, takım sezona çok kötü başladı. Avrupa’dan erken elenildi ve ilk 4 hafta mağlubiyetle kapandı. Ligimizin kanseri olan sabır ve istikrar sorunu da hemen baş gösterdi ve Tolunay Kafkas’ın uzun zaman emek harcayarak kurduğu kadro ile arasındaki bağ sadece 4 haftada koptu. Sonrasında Abdullah Ercan geldi ve işler iyi gitmedi. Ercan Wagner ile tartıştı, o gönderildi ve kadro da biraz dağıldı. Cenk’in arkasındaki Sosa, Popov, Wagner üçlüsü sırasıyla farklı dönemlerde takımdan ayrıldılar. İstikrar yerini istikrarsızlığa bıraktı. Takım düşme potasına kadar gitmişti ki son 12 hafta kala Hikmet Karaman göreve geldi. Tam da kendisiyle özdeşleşen şekilde hemen büyük bir verim yakaladı. Son 8 hafta takımı gol yemedi, müthiş bir 12 haftalık periyot sergilenmişti ve insanlar o zaman da “yahu ne oldu bu kötü giden Antep’e helal olsun Karaman’a” dediler.


Karaman yine kendisiyle özdeşleşen bir şekilde çok iyi bitirdiği sezonunda ardından kötü transferler ve kötü kadro planlamasıyla ertesi sezona yine kötü başladı. Bu sırada maddi sorunlar da vardı tabi. Evet, son 2 senedir Gaziantepspor futbolcuları maaşlarını almakta sürekli sorun yaşıyorlar. 2012-2013 sezonu devre arasına kadar yine istikrarsızlığa gömülen Gaziantepspor yine bir teknik direktör değişikliğiyle şaha kalktı. Bu sefer isim Bülent Uygun’du, devre arası yapılan nokta transferlerle ki bu transferlerden birinde Abdul Razak Traore transferinde benim de büyük bir payım var. Kulübe bu oyuncuyu ben önermiştim… Takım yine şaha kalktı. Yine herkes “Yahu bu kötü giden Antep’e ne oldu? Helal olsun Uygun’a” dedi. Yine sezon bitti.  Bülent Uygun yine Karaman gibi kötü bir transfer ve kadro planlaması yaptı maddi sıkıntılar da bu kötü transfer sezonlarına neden olmuş olabilir. Bu sezona kötü girildi. Bir önceki sezonun flaş ismi Sernas’ın kiralanması ve yerine bir yağlı güreşçiye dönmüş Milevski’lerin transferi pek akıl mantık işi değil gibiydi. Zira Milevski’yi gören bir insan futbolcu fiziğiyle uzaktan yakından alakası olmadığını görebilirdi. Ayrıyeten Gaziantepspor’un en zengin ve bunca yabancı sorunu çeken kulüplerin aksine yerli kalitesinin tavan olduğu bölge santrforken, Cenk ve Muhammet gibi oyuncuları kadrosunda barındırıyorken bu kadar santrfor alması, göndermesi de hiç mantıklı değildi. Nitekim Bülent Uygun da bu sezona kötü girdi, işler kötü gitti ve Sergen geldi yine birden Gaziantepspor şaha kalktı. Uzun lafın kısası… Bu filmi üçüncüye izliyoruz! Artık Gaziantepspor taraftarının yönetime rest çekip şunu demeleri gerekiyor. “Biz bu filmi daha önce de görmüştük!” Sonuçta 3 sezondur boşa giden bir süreç, ne bir sistem, ne bir istikrar, ne bir temel atılabildi. Hocalar geldi, gitti, 10’ar haftalık müthiş periyotlar yaşandı… Bu periyotlar Gaziantepspor’u 3 sezondur küme düşme korkusundan uzaklaştırdı ama ilerleme adına, gelecek adına da hiçbir adım atılamadı. Şimdi bu kötü giden Gaziantepspor’un 3 seferdir nasıl birden patlama yapabildiğini kendimce açıklamaya çalışayım. Oyuncular, maaşlarını da adam akıllı alamadıkları ve hiçbir gelecek göremedikleri kulüplerinde umutsuzluğa düşüp, kadro kalitelerinin altında maçlar çıkarıyorlar ve art arda kötü sonuçlar alıyorlardı. Sonra bir teknik direktör değişikliği ve muhtemel yönetim vaatleri oluyor, maaşların bir kısmı ödeniyor ve hep birlikte bir “haydi!” durumu oluşuyor. Zaten kalburüstü bir kadroya da sahip oldukları için bunu 3. sezonda 3. seferdir başarabiliyorlar. Cenk’in performansından dahi bu ruh halini görebilirsiniz? Cenk basit bir forvet mi? Hayır. Neden sürekli değil de dönem dönem patlama yaşıyor peki? Geleceğinin, hayallerinin geçtiğini, potansiyelini her geçen gün kaybettiğini görüyor çünkü.

Cenk Tosun, Sergen Yalçın göreve geldikten sonra
çıktığı 7 maçta rakip ağlara 4 gol bıraktı.
 Gaziantepspor 3 sezondur hep kaliteli bir hücum hattına sahip oldu, sorunlar daha çok defansif oyuncu kalitesizliğindeydi. Bu yüksek motivasyonlu hoca değişikliği sürecinde de takım birden agresif, sert, ekstra istekli oynadı ve sonuca gitmeyi bildi. Gaziantepspor’un Sergen’le kazanırken de goller atıp, yediğini görüyoruz zira takım için ancak şöyle bir planlamadan bahsedebiliriz. “Üstü forma, altı sorma”

Hücum hattında Cenk, Muhammet, Turgut, Traore hatta defansif adam eksiğinden defansif oynatılan Medunjanin, savunmada ise ön libero Bekir Ozan, Binya, Şenol, Ekrem Dağ vs vs. Arada ciddi bir kalite farkı olduğu bariz. Sergen de bunu iyi gördü. Elinde bir tane bile üstün fizik gücü olan, agresif, sert defansif ortasaha oyuncusu olmadığının bilincinde. Orhan Gülle’yi fiziği iyi defansif ortasaha olarak sayabilirsiniz ama o da maçın içinde çok kopuk oynayan,konsantrasyonu çok düşük, bir de agresif futbol oynamayan bir oyuncu. O yüzden Sergen ortasaha göbeğinde 2 oyun kurucu ile oynuyor. Bekir Ozan tüm yavaşlığı ve fiziksel zaaflığına rağmen defansif oyun kurucu rolünde oynarken yanındaki Medunjanin de ligin en teknik, en yaratıcı olmasına rağmen, en yavaş, zayıf oyuncularından biri olarak serbest oynuyor. Kanatlarda Traore, Turgut gibi oyuncular da yine defansif melekeleri düşük oyuncular. Savunma dörtlüsü de özellikle bekler oldukça kalitesiz zaten. Bu yüzden Sergen şimdilik şunu yapıyor. 4-2-4 gibi bir sistemle topu eveleyip gevelemeden, mümkün olduğunca çabuk bir şekilde direkt ve uzun toplarla ileri gönderiyor. Bunu yapmaları için de göbeğe Bekir gibi, Medunjanin gibi ayağı düzgün oyuncular koyuyor, maçı bir ortasaha mücadelesi haline dönüştürmediği için bu ikilinin fiziksel zaaflarının ortaya çıkmamasını sağlıyor. 4-2-4, direkt ve uzun toplarla oynanan sistem oyunu hızlandırıp tempoyu arttırıyor ve hücum hattı kaliteli olup, savunma hattı da kalitesiz olduğu için Gaziantepspor gol atıp, yiyen bir takıma dönüşüyor. Ligin 2. yarında da oyun organizasyonundan uzak, hücumdaki kaliteli ayakların yeteneğine bağımlı, izlemesi (top bir o kalede bir bu kalede olacağından) zevkli bir takım olacaktır Gaziantepspor. Fakat ortasahası kalabalık, tempoyu ayarlamayı bilen, kısa ve çok pas yapabilen takımlar Gaziantepspor’un foyasını ortaya çıkarabilirler. Bu tarz oynayan takımlar Gaziantepspor’un hücum ve savunma bağlantısını topa sahip olarak koparabilir ve oyunu tamamen domine edebilirler zira Gaziantepspor takım halinde ve güçlü bir pres oyunundan oldukça uzak.

Sergen şimdilik elindekini iyi etüt etmiş ve en doğru şekilde kullanıyor gibi görünüyor, B planı üretme ihtimali yok ama A planını iyi uyguladı. Oyuncularını motive etmeyi de karizmasını kullanarak biliyor, Ne de olsa o son 20 yılın en yetenekli Türk futbolcusu ve oldukça popüler bir karakter. Oyuncular hiç olmadıkları kadar agresif, Bekir Ozan Trabzonspor maçından sonra onu hiç görmediğim kadar hırslıydı mesela. Bu da başarının sebeplerinden ama maaşlar ödenmediği sürece bu hırs, istek çok uzun soluklu yine olmaz. Sergen’in gerçek hocalığını görmek için de önümüzdeki sezonu beklemek lazım diye düşünüyorum. Bu transfer dönemini yönetim sıkıntıları yüzünden doğru dürüst transfer yapamadan üstelik oyuncu kaybederek pas geçtiler. Ben oldukça zeki ama eğitimsiz ve yüksek egoya sahip biri olduğu için, sürekli başarılara yelken açabilecek bir kariyer pek göremiyorum Sergen için. İşte kadrosunu, oyuncuları erken algılayıp doğru bir mantık üzerinden hemen geçerli bir sistem kurması onun kıvrak zekasını gösteriyor ama Sergen çalışmayı hiç sevmez ki! Oyuncu transferlerinde ne kadar ince eleyip sık dokuyacak? Egosu insan ilişkileri konusunda nasıl sorunlara neden olacak? Uzun vadede bunlar hep çok ciddi soru işaretleri.

Yazı - Sinan Yılmaz

Bursaspor ve Ankaragucu Kardesligi

Bursaspor ile Ankaragücü arasında yıllardır devam eden, maçlardaki yüzlerce kavga haberinin arasında kendine pek yer bulamayan ama puan ...