Chedjou ve Eboue, Galatasaray’ın bölünmüş kadrosunun iki yakasını temsil ediyordu: “Varını yoğunu koyanlar” ve “Tutunamayanlar”…

Sezon öncesinde Galatasaray’ın bankoları yazılırken fikirler değişse bile, hiçbir 11 Sneijder ve Burak’sız kurulmuyordu. Herkes, Galatasaray’ın zayıf kulübesindeki en büyük joker olarak Amrabat’ı görüyordu, Selçuk’a Avrupa devlerinden kulüpler bile beğenilmişti. Fakat, sezonun getirdikleri böyle olmadı.. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı kadar oldu mu, bilinmez.. Fakat Galatasaray yaklaşık 2 ay içerisinde, en beklenmeyen senaryoyla kendiTutunamayanlar’ının hikâyesine tanıklık etti..
Fatih Terim, “kadro adaletini” sağlayacağını garanti ettikten sonra gelişen süreç, hiç de onun beklediği gibi olmadı. Galatasaray bu sezon sahada öncelikle orkestra şefi, Selçuk’un yokluğunu büyük bir şekilde hissetti. Ardından Selçuk’un yokluğu Burak’ı, onun formsuzluğu da Galatasaray hücumlarını bitirdi. Yanındakilerin yokluğunda Sneijder için de aynı son kaçınılmazdı. Üstelik, Melo ve Muslera’nın “kurtardıkları olmasa” Galatasaray çok daha büyük bir krizin eşiğine gelebilirdi, Real Madrid maçı gibi..
İşte tam da bu noktada, belki de Fatih Terim’in zamansız gidişinin Galatasaray’a en büyük katkısı olarak, Mancini’nin oyuncuların tamamına karşı sahip olduğu nötr bakış, Galatasaray’ı yeniden düzlüğe çıkartmak adına en önemli kazanç hâline geldi. Futbolda çok çok ender görebileceğimiz bir şey olarak, Mancini oyuncuların çoğunu tanımadığından, forma adaleti de tamamen sağlanmıştı. Yani, antrenmanda ne görürse, sahaya onu sürecekti.. Hatta sosyal medya, dün akşam vakitlerine kadar Aydın’ı ilk 11’de bekliyordu! (Artık Mancini idmanda ne gördüyse…)

Nitekim, Mancini’nin oyuna müdahaleleri de, forma seçimi kadar adaletli oldu. Sneijder ve Riera’nın etkisiz hâllerine bir an olsun tereddüt etmeden son veren Mancini, forvet seçiminde de tercihini biraz da Taffarel’in yardımıyla Umut’tan yana kullandı. Zaten Umut, sezon başından bu yana formayı şüphesiz Burak’tan daha fazla hak ediyordu. Aynı şekilde Semih’in sakatlanması üzücüydü fakat Gökhan’ın performansı, onun da oynayabileceğini, hatta ilk 11 başlayabileceğini kanıtlayacak cinstendi. Tabi, bunun yanında bir Amrabat tercihi de vardı..
Özetlemek gerekirse, Chedjou’nun maçın sonlarına doğru Muslera’nın yanı başında her zamanki resitallerinden birisini sunarak kendini yere bırakan Eboue’ye “Kalk artık!” demesi, Galatasaray adına sezonun ilk bölümünün bir özeti gibiydi. Zira Chedjou ve Eboue, Galatasaray’ın bölünmüş kadrosunun iki yakasını temsil ediyordu: “Varını yoğunu koyanlar” ve “Tutunamayanlar”…