Kuzey'den İndiler, Teyitli!

5 haftada bunalttınız. Daha önce bir kez bile tribüne gelmediniz. Biz maç izlerken "cahil" dediniz, saatlerce futbol muhabbeti yaparken "futbol kitleleri uyutuyor" dediniz. "Futbol topunu bomba sanıp karakola götürürler" cümlesi geyikti, 1 ayda mecazı gerçeğe çevirdiniz. Artık sıradan olan bütün tribün olaylarını bile ideolojik ve siyasi bir hareketin planıymış gibi göstermeye çalıştınız.
Normalde tribünde bir olay çıktığında ister istemez farklı yorumlar çıkar. Binlerce kişi var sonuçta. Biri bilet kavgası der, diğeri "zaten daha önce de araları bozuktu" yorumunu atar, kulaktan kulağa farklı yayılır. Ama bu sefer maça giden herkes özellikle Doğu'da olan herkes, aynı şeyleri söylüyor. Buna rağmen maçta olmayan insanlar, bütün gece konuyu kendi menfaatleri doğrultusunda anlatmayı tercih etti. Maçta olmayan insanlar diyoruz ama daha da kötüsü hayatı boyunca 5'ten fazla maça gitmemiş insanlardan bahsediyoruz aslında.
Şu maç hakkında bir Galatasaraylı olarak yazacak, saracak çok şey vardı oysa.Drogba'nın iki golü, 1-0'dan 2-1'e çevirmek, Olimpiyat, Biliç, erken çıkan taraftar, rekor vs... Malzeme çoktu. Hiçbirini konuşamıyoruz. İstanbul United ne olacak bilmiyorum ama, kendi kendimizle kavga ettiğimiz, birbirimize sardığımız günleri özledim.Tam Beşiktaşlı'ya saracağım mesela, bir anda alakasız biri çıkıp "Arkadaşım o Çarşı'lı denir mi öyle bir şey" diye fırlayacak diye korkuyorum... Ki fırlıyorlar da üstelik.
Gitmediğim maçın olaylarını da buradan yazacak değilim. İnsanlar anlatıyor. Okumak isteyen okur. Mesela
bu veya
bu....
Ama ben de biraz tribün ile ilgili ahkam keseyim. Bilmeyenlere tanıtalım. Ondan sonra kendi tribününü bile bilmeyen, maça gitmeyen adamlar bize akıl vermeye çalışıyor.
Birincisi, Türkiye'de stadyum girişlerinde arama hiç bir zaman üst seviyede, hatta orta seviyede bile olmadı. 31 Mayıs'tan beri önce de böyleydi. Mesela içeri bozuk para veya o boyutta bir madde sokmanın en kolay yolu, bozuk parayı elinde tutmaktır. Çünkü güvenlik ya seni aramayacaktır, ya da sadece cebine iki el darbesi atıp kontrol ettiğini sanacaktır. O yüzden elde tutmak, ayakkabıya atmak gibi yöntemler en sağlamıdır. Daha büyük şeyleri de sokmak için çeşitli yöntemler var ama anlatmaya gerek yok, sonuçta dünkü maçın konusu yabancı madde değil. Güvenlik aramasının ne boyutlarda olduğunu anlatıyorum sadece.
Tribüne giriş 101. Özellikle derbi maçlarda turnike kırmak gelenektir. Gerçi bunu daha çok deplasman taraftarı yapardı ama artık yasak olduğu için geleneği yaşatmak ev sahibi takıma kaldı. Üstelik Saracoğlu ve TT Arena gibi yeni stadyumlar buna izi vermiyor. Eski turnikeler pek kalmadı. Ama İnönü'de ve hala aynıysa Olimpiyat Stadı'nda bunu yapmak çok kolay. Zaten Olimpiyat Stadı'nda (2007 haliyle yazıyorum) turnike kırmaya da gerek yoktu, demirlerden atlayıp içeri girebiliyordun.
Dün bir yaygara koptu. Kale arkasından bazı insanlar Doğu Tribünü'ne geçmiş. Bu, daha önce hiç görülmemiş. Polis ve güvenlik engellememiş. Kim bu adamlar? Nasıl bir operasyonun içindeler? Bunları okuduğumda aklıma 2003-2004 sezonu geldi. Kuzey kale arkasından 30 liraya kombine alıp, 70.000 kişilik Fenerbahçe derbisi dışında neredeyse sezonun bütün maçlarını Doğu'da izlemiştik. Yaşımız henüz 17-18'di, kendi aramızda Doğu'ya ilk önce kim atlayacak diye yarışma yapıyorduk.
Tribünde hakim gruplar arasında fark vardır muhakkak. GFB ile Çarşı'nın kafa tayfası arasında fark muhakkak var. Tarzları da farklıdır. Ama bir maça 20.000 kişiden fazlası geliyorsa o fark azalır. İki tribün de birbirine benzer. Aynı şehrin çocuklarıyız. Aynı okullarda, aynı mahallelerde büyüdük Futbol takımının yıllar boyunca yaşadıkları, taraftar tepkilerini ayrıştırabilir. Yani her sene şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe taraftarı ile her sene şampiyonluğunun çalındığını, hakim güçler tarafından ezildiğini düşünen Beşiktaş taraftarı farklı tepkiler verebilir. Biri hakemi baskı altına alabilir diğeri daha çabuk pes eder vs..
Ama genel olarak kitle aynıdır. O nedenle, kusura bakmayın ama "Beşiktaş tribünü Tekbir getirmez" demek büyük cehalettir. Bu artık tribünü bilmemek değil, kendi yaşadığı toplumu bilmemek demektir. Lisede makarasına kavga çıksa tekbir getiren çocukların geldiği tribünden bahsediyorsunuz.
Sahaya giren adamların bir kısmının fotoğraf çektirdiği, bir kısmının soyunma odası tüneline doğru koştuğu, polis siper alınca geri döndüğü bir ortam. Sizin için bunlar yeni olabilir, 31 Mayıs'tan sonra stadyumlara baktığınız için ilk defa görüyorsunuz. Ama bizim için çok da yeni değil. Üstelik Olimpiyat Stadı'nda olunca çocukluk anılarım canlandı resmen. Her zaman sahaya inen biri olurdu. Bu kadar kalabalık olmamıştı doğru ama PSV maçı bile hala akıllarda. O da 1-0'dan, 2-1'e dönmüştü. Kara gece...
Siz bilmezsiniz o zaman kurt inerdi Olimpiyat'a. Eğer siz o zaman da tribünde olsaydınız, facebook'ta MHP'nin kurdu iş başında paylaşımını yapardınız...
Şimdi bu kadar salladıktan sonra bir şeyin de hakkını verelim. Mesele komplo teorisi üretmekse onu da en iyi biz üretiriz. 6222 çıkmadan önce (böyle bir yasa var belki bilmezsiniz) yasanın çıkışına zemin hazırlanmak için birBeşiktaş-Bursaspor olayı yaşandı. 7 senelik deplasman yasağı sona erdirilmiş, Bursaspor tribünü İstanbul'a gelmişti. Buna rağmen yeteri kadar önlem alınmamıştı. İki takım taraftarları arasında başlayan normal atışma, güvenlik zaafiyeti nedeniyle büyük bir kavgaya döndü. Bu kavga televizyonlardan yayınlandı, günlerce konuşuldu. Tribünlerin ne kadar sıkıntılı ve sorunlu olduğu hakkında fikir birliğine varıldı. Bu nedenle de 6222 için muhalefet edecek kimse kalmadı.
Şimdi de özel güvenliğin tribündeki yetersizliğinden bahsediliyordu. Hükümet polisi yeniden tribünlerde devreye sokmak istiyor. Bunun için böyle bir tribün olayını çıkarmak değil ama engellememek, "güvenlikler yetersiz kalıyor" izlenimini sağlamak planlanmış olabilir. Devlet kademelerinde yer alan insanlar pazar gecesi spor programlarına çıkıp "Turnikeler kırılmış, içeri girilmiş" vs demesi de bunu doğruluyor. Bundan sonra polisin tribünde yer alması kolaylaşacaktır. İşte asıl sıkıntı da o zaman başlayabilir.