27 Ocak 2014 Pazartesi

Alınamayanlar ve Emre Güral

Bilic, “bana stoper getirin” diye bağırıyordu sanki. Galiba bu uğurda en kestirme yol, kendisinin tekrar futbola dönmesi olacak…



İlk yarı bittiğinde taraflı tarafsız herkes Beşiktaş’ın en çok aksayan bölgesi olarak sağ beki görüyordu. Beşiktaş’ın profesyonelleri de böyle görmüş olsalar gerek ki devre arasına girilir girilmez o bölge için Tarık Çamdal’la görüşülmeye başlandı. Ancak görüşmeler olumsuz sonuçlandı. Doğal olarak da Tarık’ın alternatifi başka bir sağ bekle görüşülecek diye beklemeye başlandı.


Fakat baktık ki, yöneticiler Ronaldinho’nun ağbisiyle yemekler yemeye başlamışlardı bile. Anlaşılan 2007’de Ricardinho transfer edildiğinde, “Dünyanın en iyi sol açığını aldık” diyen Demirören’den bu yana Beşiktaş idari olarak çok büyük bir gelişme sarf edememişti. Ricardinho’nun dünyanın en iyi sol açığı sanıldığı kulüpte, Ronaldinho da dünyanın en iyi sağ beki sanılıyordu. Ronaldinho da, “Ben sağ bek falan oynayamam kardeşim, ne diyorsunuz siz?” diye yöneticileri terslemiş olacak ki, bu transfer de olmadı ve kulüp büyük bir belirsizliğin içine girdi.
 

Bize her yer Atiba Hutchinson!


İlk olarak takviye yapılması en zorunlu mevkii olan sağ bek transferinden vazgeçildi. İlk yarı boyunca da nerede bir eksiklik varsa oraya sürgün edilen Atiba Hutchinson’ın da ikinci yarıdaki sürgün adresi böylece belli oldu. Bir diğer deyişle, orta sahada oynadığında “Dhalsim misali ince uzun bacaklarıyla” Eduard Cissé etkisi yapabilen Kanadalıdan sezon başı neden gönderildiği halen kestirilemeyen Roberto Hilbert olması istendi.



Beşiktaş’a geldiğinden beri oynatıldığı pozisyon sayısı itibariyle, “Bize her yer Atiba Hutchinson!” diyebileceğimiz bu “inci dişli siyahi kardeşimiz” de dün akşam sağ bekte başladı; ama yine her yerdeydi. İlk yarıda takım o kadar durağan oynuyordu ki, Almeida yine kanatlara gelmeye başlamış ve bir ara sol açıkta topla buluşmuştu. Kafasını kaldırdığındaysa herkes olduğu yerde duruyor; fakat Atiba sağ bekten ok gibi fırlamış, savunma arkasına koşu yapıyordu. Almeida da onun bu koşusunu görüyor ve o dakika itibariyle de Atiba Beşiktaş’ın en net pozisyonunu yakalamasını sağlıyordu. Maçın genelinde de takımın en çok didinen, sorumluluk alan oyuncusu Atiba’ydı. 85’te gelen golde de Onur’un zar zor çıkarıp Almeida’nın önüne düşen topun öncesinde de kafayı vuran isimdi.

Diğer yandan Atiba bek oynarken bile kendisini bir şekilde orta sahaya atıp katkı verebiliyor. Ama onun yerinde orta sahada başlayan Fernandes’in orta sahadaki katkısı, bek oynayan Atiba’nın katkısının yanına dahi yaklaşamıyor. Ardından da elbette Atiba da insan, her şeye yetişemiyor ve Beşiktaş’ta arızalar başlıyor.
6 numara olarak geldiği Beşiktaş’ta Samet Aybaba’yla birlikte 10 numaraya evirilen, bu sene de sahada “10 numaraymış gibi çek panpa!” pozlarına devam eden; ama yalnızca poz veren Fernandes’in elinden ligin ikinci yarısı itibariyle hücumdaki görevleri alınmış ve Oğuzhan’a verilmiş. Fernandes’e de şu denmiş: Üçüncü bölgede final paslarını atan adam olamıyorsan, en azından savunmaya gel, ilk paslar senin ayağından çıksın.

Fernandes de takımın kamp dönüşü uçakta verdiği röportajında, kendisinden istenen bu “Pirlo rolü”nü kıvırabileceğini, “Bu durum benim için yeni değil. 8 yıl bu pozisyonda oynadım. Savunma önünde forma giydiğimde iyi performans sergilediğimi düşünüyorum” sözleriyle onaylıyordu.
Ama dün akşam da bir kez daha görüldü ki, Fernandes’ten ne 6 numarada ne 8 numarada ne de 10 numarada Beşiktaş’a bir fayda gelmeyecek artık. Sezon sonu için Lokomotif Moskova’yla anlaştığı söyleniyor. Yöneticiler transfer yapamıyorlarsa, bari Lokomotif yöneticileriyle konuşsunlar da sezon sonuna kadar Beşiktaş’ın ödeyeceği parayı da ödemek şartıyla Fernandes’i hemen almalarını teklif etsinler. Beşiktaş için bu da bir transfer olacaktır.

Peki, Beşiktaş’ın eksik bölgeleri ne olacak? Yeni bir sağ bekin alınmayacağını, Atiba’nın orada devam edeceğini ve Fernandes’in de 6 ay daha kalması halinde bu şekilde devam edeceğini düşünürsek, orta sahadaki “Atibasızlık” sıkıntısını artık bir an önce çözmek gerek. Sivok’un yokluğunda stoperde Bilic’in Franco’yu yine düşünmeyip orta sahadan devşirme Necip’e forma  verdiğini düşünürsek de hocanın “bana bir stoper bulun artık” çığlığını da duymak gerek. Zira bu çığlık aynı zamanda “Şampiyonlar Ligi kaçıyor” sireni anlamına gelmektedir.




Stopere Bilic, orta sahaya Terzic


Bu çığlık, bu sirenler yönetim katında gerçekten duyuluyor mu peki? Futbol A Takımından Sorumlu  Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Kavalcı bugün yaptığı açıklamasında şöyle demiş: “Bir stoper almak için uğraşıyoruz ama alamazsak ve teknik ekip de isterse İbrahim Toraman’ı affedebiliriz.”

Bilic ve Önder Özen aylardır, “İbrahim Toraman’ı ve Sezer’i istemiyoruz” diyorlar. Ama seslerini yöneticilere bir türlü duyuramıyorlar. Hala İbrahim Toraman affedilebilir lafları… Üstelik stoper alınamazsa! Affedilsin tabii.

Hatta olmadı, stoper alınamazsa Bilic’le derhal 6 aylığına bir “oyuncu-teknik direktör” sözleşmesi yapılsın. Bilic’ten iyi stoper mi bulacaklar? Orta sahaya da yardımcı antrenör Edin Terzic düşünülebilir. Antrenmanlardaki çift kale maç fotoğraflarında hazır gözüküyor.  Neden olmasın?

Not: Geçen sene Salih Uçan’dan sonra İbrahim Altınsay’ın listesindeki bir diğer Bucasporlu oyuncu da dün akşamki maçın yıldızı Emre Güral’dı. Kulüple ve oyuncuyla anlaşılmışken, son anda fazla pahalı bulunarak vazgeçilmiş, birkaç hafta sonra da 600 bin Euro’ya Trabzonspor’a transfer olmuştu. Aynı Beşiktaş yöneticileriyse, Emre Güral’a çok gördükleri paranın iki katı misliyle devre arasında Dentinho’yu kiralamayı uygun görmüşlerdi. Bu müthiş kararlarından dolayı buradan bir kez daha kendilerini tebrik edelim

Yazı -  Onur Özgen

Bursaspor ve Ankaragucu Kardesligi

Bursaspor ile Ankaragücü arasında yıllardır devam eden, maçlardaki yüzlerce kavga haberinin arasında kendine pek yer bulamayan ama puan ...